30 Ekim 2011 Pazar

EDGAR ALLAN POE "THE BLACK CAT"


Edebiyatta Kedi Karakterleri

Kedilerin edebiyattaki yeri apayrı aslında. Her hikayeye küçük dokunuşlarla yahut direkt öykünün işleyişinde ana karakter olarak konu olan kediler var. Öncesinde anlattığımız kedi hikayeleri gibi edebi eserlerdeki kedi figürü de ilginç ayrımlara sahne oluyor. Macera, dram, anlatı türünde pek çok kedi karakteri olsa da sizlere bu yazımda iki kedi karakterini anlatacağım. İlk olarak son okuduğum roman türündeki bir kitap olan "Gizliajans" 'ı ve  ikinci olarak da  Edgar Allan Poe 'nun "THE BLACK CAT" adlı öyküsündeki kediyi anlatacağım sizlere.

Gizliajans aslında absürd bir macera romanı olmanın ötesinde okuyucuyu bir solukta içine alan çok ilginç bir roman. Okuyucuyu şaşırtan ve bu şaşırmayla hikayenin bir parçası haline getiren bir roman. Alper Canıgüz bu romanında kara bir kediyi anlatıyor. Bir şirket sahibi olan Şeytan Bey isimli kediyi anlatıyor. Delici bakışlarıyla romandaki ana karakteri bile şaşırtan hatta korkutan bir kediyi anlatıyor. Tüm mirasın sahibi olan Şeytan Bey tam manasıyla asil duruşu ve delici bakışları ile patron edasına bürünmüş bir kedi olarak karşımıza çıkıyor. Şeytan bey 'in işe alması gelen insana huysuz davranmamasına bağlı anlayacağınız. Kokteyllerde, şirket partilerinde bile boy gösterir nitelikte bir kedi Şeytan Bey. Aslında bir günahın tasavvuru niteliğinde bu romanda. Sadece ütopik bir figürden ziyade içine düşülen ilginç durumun canlı bir karakteri...

İkinci olarak da Poe 'nun ilginç ve bir o kadar da insanın kanını donduran  korku ve macera türündeki  hikayesi var. Bu hikayede Poe okuyucuyu başlarda  kara kedi sevgisi olan daha doğrusu hayvan sevgisi olan adamın yıllar sonra alkolik olmasıyla içinden çıkılamayan buhranlarla sürüklenen hayat hikayesini anlatıyor. Acımasızca iple duvara astığı sevgili kedisinin ardından başına gelen hayret verici olayları, raslantılarla örülü bir kurguyla okuyucuya  anlatıyor. Bu hikayede konu olan kedi sahibine bağlı bir kedi olan Pluto'dur. Sahibinin buhranlı bir günü darağacına asılan bahtsız bir kedidir. Hikayede anlatıcı, evi yandığında duvarında beliren şeklin esasında ölen kedisi Pluto'ya çok benzemesiyle vicdan azabı ile örülü günler geçirir.

Kendini gün be gün alkole veren anlatıcı bir gün gittiği meyhanede Pluto'ya benzer bir kediyi görür ve evine götürür. Başlarda vicdanını rahatlatmaya çalışsa da karısının kediye olan düşkünlüğü onu kızdırmaya başlar. İkinci kedinin akıbeti ise Pluto 'ya benzemek üzeredir. Karısını, kediyi öldürmek isterken öldüren anlatıcının yaşadığı canavarlaşma durumu karısını mahzendeki duvara gömmesi ile daha da korkunç bir hal alır. Ancak hikayenin can alıcı kısmı ise eve gelen polislerin tesadüfi şekilde duvarı kazmalarıyla açığa çıkar. Çünkü tiz bir bebek çığlını andıran uğursuz sessizlik kedinin parlak bir gözündeki şeytani pırıltıyla olanları açığa çıkarır. Anlatıcı karısını duvara gömerken kara kediyi de gömmüştür..

Kedi karakterleri edebiyatta farklı türlere konu olmuşsa da anlatıya her zaman gizli bir derinlik katmıştır. Bazen tatlı hikayelerle bazense trajik yahut macera içerikli anlatılara konu olmuştur. Kara kediler pek çok vakit korku hikayelerine ya da gizli macera içerikli hikayelere konu olmuştur. Her ne şekilde olursa olsun edebiyatta karşımıza çıkan  kedi karakterleri her daim olay örgüsüne farklı bir derinlik katmaktadır ve de katmaya devam edecektir.

16 Ekim 2011 Pazar

Çanakkale kedileri - Armin T. Wegner

"...... Şimdi de sokakta kedilerin boğuk bağrışmaları başladı. Acıyla yakınan sesler, hırıltılı tonlarla gitgide çoğalıyor kabarıyor, tırmanıyor. Derken tam bir orkestraya dönüşüyor. Kah boynu bükük çocuk sızlanmaları gibi mahzun iç çekişleriyle yitip giden, kah delilerin kahkahaları gibi yükselen sesler havada çınlıyor. Yoksa kentin sakinleri kaçarken ruhlarını bu kedi bedenlerinde mi bıraktı? Temiz ve bakımlı tüyleriyle , sakin ve güvenli evlerin pencerelerinde, güzel kadınların kucaklarında yatmaya alışmış olan bu kedilerin, kendilerini nasıl ansızın, ıpıssız sokakların çökmüş damları altında, korkuya, soğuğa, yavaş yavaş açlıktan ölmeye terk edilmiş olarak bulduklarını, bu hayvancıkların üzerine çöken anlatılmaz sefaleti daha iyi kavrıyorum şimdi."

Yukarıdaki paragraf kitabın "Çanakkale'nin kedileri" bölümünden alınmış bir alıntıdır. Kitabın ruhunu bizi anlatan bu alıntı ile savaşların gözden kaçan kurbanları arasında olan hayvanlardan biri olan "kediler" anlatılıyor. Kitabın yazarı ise Çanakkale Savaşı sırasında sağlıkçı görevinde bulunuyordu. Alman yazar savaş esnasında gözlemlediklerini hikayeleştirdiği bu kitapta savaşın yıkıcı gücünü pek çok karakterin hayatlarından kesitler sunarak bize anlatıyor.

Kitabın hüzünlü öykülerinden biri olan Osman öyküsü ise çöllerde savaşan bu delikanlının hiç bilmediği topraklardaki trajik öyküsünü konu ediyor. Anasını, eşini, çocuğuna kavuşmak için çektikleri yazar bir Anadolu gencinin ağzından yalın bir üslupla anlatıyor. Osman'ın eve dönüşünde ise işlerin değiştiği görülüyor. Osman bir ayağını yitirmiş, biçare bir halde evinin kapısına vardığında eşinin kuzenine verildiğini öğreniyor. Anasının ise vefatını öğreniyor. Savaşta bir ayağını yitirmiş olan Osman için asıl savaş şimdi başlıyor aslında...

Savaşa bir çocuğun gözünden de bakıyor yazar. Hüseyin Oğlan adlı öyküsünde ise  bir Anadolu çocuğu olan Hüseyin'in hikayesi anlatılıyor. Zorluklara göğüs germiş "Çocuk Hüseyin"  bu kez Ömer Seyfettin öyküsü olarak değil Armin T. Wegner'in kaleminden anlatılıyor.

Yazarın "ANNEME" adlı mektubu ise kitabın en farklı bölümü belki de. Mektubun sonunda asker mektuplarının denetlenmesi sonucu sansür yüzünden el konulduğu yazılıyor. Yazarın geri çağrılmasına neden olan bu olay ile yazarın şark macerası bitiyor.

Biraz geçmişe farklı bir açıdan bakmak geliyorsa içinizden bu kitap sizi gerçekten farklı bir yolculuğa çıkaracak. Şimdiden tüm okuyuculara keyifli okumalar...

14 Ekim 2011 Cuma

UNCLE ANDY'S CATS BY JAMES WARHOLA

It all started with a little blue pussy cat named Hester. Then along came Sam , and it was love at first sight. All of a sudden there were lots of little Sams , who loved their tall and skinny house. They had fun stampeding through Uncle Andy's art studio and frolicking among his soup boxes. But eventually, when Andy counted twenty-five Sams, he had to wonder... could this be too many cats for one house ?

James Warhola's childhood memories of his famous artist uncle , Andy Warhol ,inspired this humorous story of his house  overrun with cats. Readers will pore over the illustrations trying to spot all twenty five Sams , one blue pussycat and some very clever mice.

Uncle Andy happened to be James Warhola's famous pop artist uncle , Andy Warhol. James and his large family often visited his uncle and grandmother. His childhood memeories of the mysterious Smas served as great inspiration for him to write and illustrate his own tall tale of how it all happened.

About author :

"James Warhola (born March 16, 1955) İs an American artist who has illustrated more than two dozen children's books since 1987.
He wrote and illustrated Uncle Andy's: A Faabbbulous Visit with Andy Warhol (Putnam, 2003) about his uncle. The book garnered much attention with a feature article in The New York Times and interviews on television and NPR.
Warhola, nephew of the artist Andy Warhol (who dropped the "a" from his last name early in his career), recounts his family's relationship with his famous uncle. Several times a year, he, his siblings, and his parents surprised Andy and his mother with a visit to their home in New York City. Warhol's house, always crammed with all kinds of things, including 25 cats, was a giant playground for the children. But the author's mother considered the place an untamed mess. To her "Gee, Andy, when you going to get rid of this stuff?" he countered, "Ohhh, no. This is art." And indeed, Warhola's text reiterates the theme that art is everywhere, a truth that his mother comes to realize in the end. The large watercolor illustrations usher readers into the New York City of the '60s, the streets crowded with tail-finned cars, the Automat and RKO Palace among the buildings lining the sidewalks, and a store window advertising pork chops for $.39 a pound. Boxes of Campbell's soup, paintings of Marilyn Monroe, Elvis, and other stars, and many other objects that eventually found their way into Warhol's art abound throughout his house, and a cutaway view of all five floors, with cats peeping out everywhere, will hold readers' interest. In spite of the artist's eccentricities, among them his wigs and his cats, the author's evident admiration for the man who invigorated his own artistic talent shines in this story." (http://en.wikipedia.org/wiki/James_Warhola)



9 Ekim 2011 Pazar

CATS CATS CATS BY ANDY WARHOL

Cat lovers and Andy Warhol fans rejoise! This delightful book - one of the first in a series - collects the pop artist's inimitable drawings of one of one of today's most popular icons: cats.

In the 1950s, before he made his famous paintings of soup cans, Marilyn, and Chairman Mao, Andy Warhol produced thousands of witty, whimsical drawings. This book, filled with drawings culled from the archives of the Andy Warhol Foundation for the Visual Arts, collects images of one of his favorite subjects - cats - in an irresistible small-format edition.

Here are sleeping kittens, regal felines, and a cat named Sam - all accompanied by playful quotations from Warhol's books and diaries, such as "The important thing is to infuse everything with as much drama as you can" and "As I always say, one's company, two's a crowd, three's a party." Beautiful and charming, this book will make a perfect gift for anyone who loves cats or Andy.


 

CATS ,CATS ,CATS. BY ANDY WARHOL


"THE IMPORTANT THING IS INFUSE EVERYTHING WITH AS MUCH DRAMA AS YOU CAN"

                                 "YOU HAVE TO BE WILLING TO GET HAPPY ABOUT NOTHING."

CATS, CATS, CATS BY ANDY WARHOL


                                     "PEOPLE WERE ALWAYS GETTING DRESSING UP"




         "IT'S NOT WHAT YOU ARE THAT COUNTS, IT'S WHAT THEY THINK YOU ARE."

7 Ekim 2011 Cuma

THOMASINA - PAUL GALLICO

Thomasina adeta bir tanrıça. Sanki evin sahibi. O kadar mağrur ve bir o kadar narin... Thomasina , veteriner MacDhui ve biricik kızı Mary Ruadh ile beraber yaşıyor. Kitapta Thomasina'nın ağzından evde yaşayanları , evin nasıl bir yer olduğunu , Thomasina'nın sevdiği ne varsa Thomasina'nın anlattığı şekilde öğreniyoruz. Thomasina Mary Ruadh'ın yanından hiç mi hiç ayırmadığı ablası, annesi, kardeşi, arkadaşı, pisisi, can yoldaşı.. Daima onu kucağında taşıdığı harika pisisi. Ancak Thomasina bu kucakta dolaştırılma ritüellerinden pek hoşlanmasa da sahibine kendinin de anlam veremediği derin bir sevgi ile bağlı..Annesini küçücükken kaybeden Mary için harikulade bir pisi..

Thomasina ise bu derin ve büyük ilgiden memnun. Evde yapmayı sevdiği pek çok şey var aslında. Ancak en sevdiği şey çekmecelerin içine saklanıp kokladığı lavanta kokusu..En keyiflendiği zamanlar lavanta kokularına sarılıp sarmalanmak. Thomasina kitabın bir bölümünde bize kokuların asla unutulmayacağını söylüyor..
Evin babası ise veteriner bay MacDhui. Kızıl sakallı bir veteriner. Veteriner olmak yerine doktor olmayı istemiş biri. Mutsuz. Hayattaki tek varlığı ise biricik kızı.. Kasabada ölüme yakın ne kadar hayvan varsa kloroformla uyutan sert mi sert bir veteriner. Kasabalının fena halde korktuğu biri. Aynı zamanda Thomasina'nın da korktuğu biri. Evcil hayvanları sevmeyen ve bunu Thomasina'ya da hissettirmeyi başaran biri.

Mary Ruadh ise sevimli kızıl saçlı bir çocuk. Hayattaki neşe kaynağı ise Thomasina. Yanında asla ayırmadığı, annesizliğini, yalnızlığını ona unutturan kedisi Thomasina onun her şeyi. Thomasina kitap boyunca bize onları tanıtıyor, kendini anlatıyor..

Her şeyin sıradan ilerlediği bir günde Thomasina hastalanıyor, göremiyor. Mary Ruadh ise sevgili pisisini babası iyi edeceğini umarak Thomasina'yı babasının kilniğine götürüyor. Babası ise tam aksine Thomasina'yı kloroformla uyutmanın daha iyi olacağını söylüyor. Hatta onu detaylı olarak  kontrol bile etmiyor. Mary Ruadh ise karşı çıkıyor, haykırıyor, ağlıyor.. Ama nafile... Thomasina kendi ağzından  uyutuluşunu, ölümü anlatıyor biz okuyucuya. Ölmek istemediğini anlatıyor..

Mary küçük yaşında bu travmayı kaldıramıyor. Kedisini çöpte uyutulmuş vaziyette de görünce onu oradan götürüyor. Yolda onu gören arkadaşlarıyla beraber Thomasina için en ilginç cenaze törenini hazırlıyorlar. Yas giysileri ile kasabayı turluyorlar. Mary hayatının en trajik gününü geçiriyor. Yaşama sevinci de veteriner odasının soğukluğunda uyutulup yok ediliyor. Ormanda Thomasina son kez uğurlanırken aynı zamanda baba figürü ve yaşama sevinci Thomasina ile derin bir uykuya teslim oluyor.

Artık küçük kız için zor günler başlıyor. Annesiz bir çocuğun yalnızlığını unutturan, hayatını anlamlı kılan  ne varsa o gün sonsuz bir uykuya dalıyor. Yemiyor , içmiyor, konuşmuyor..Babası ise gün geçtikçe ne yaptığının ayrımına varıyor. Gün be gün ellerinden kayan kızı için çareler arıyor..

"Thomasina" her ne kadar bir kedinin anlatısı şeklinde ilerliyor olsa da içinde pek çok konuyu barındıran sürükleyici bir roman. Bir kedinin gözünden dünyayı görmeyi arzulayanlar için eşsiz bir anlatı. Kitabın ilerleyişi ve dili fantastik bir büyüyle okuyucuyu sarıyor. Kitabın ilginç kurgusu ile okuyucuyu tesiri altına alıyor.Olay örgüsü ve kişi analiziyle kahramanların iç dünyasını gözler önüne seriyor. Şaşırtıcı finali ile okuyucuyu sersemletiyor.Şimdiden herkese keyifli okumalar...