25 Eylül 2012 Salı

Kim olduğunu bilmese de kendi olan pisi ^^

"Kimim beeeen!" repliği belki jackie chan filmi tadında bir gökdelen tepesinde bağırma sahnesini hatırıma getirir. Ah bir bilsem kim olduğumu. Hayal balonumu bir gezegen ile sınırlamayıp hayallerimle sonsuzlaştırsam. Mesela ?

Bazen çocukluğumla birleştiriyorum her şeyi. Küçük odamda aşk için yaptıklarım. Açık kitap sayfalarım, dinlediğim az bilinen müthiş şarkılarım... Hepsiyim aslında.

Ya da öyle onlarla avutuyorum kendimi. Belki bir kedi değilim. Karakter olarak birden çok biriyim. Kendimle savaşmam bundandır belki. Yazma uğraşım, yaşama uğraşım, kendim olabilmek için ödediğim nice bedelim.

Karga'ya giderim içten içe derdimi paylaşırım. Susarım. İnsanları dinlerim. Hayal kurarım. İlk kez birinin beni öpmesine izin verdiğim yerdir. İlk kez beni seven biriyle Moda'dan Karga'ya yürümüşlüğümdür. Kadıköy sokaklarında ömrümün en anlamlı zamanları geçmiştir. Bir kedi hayatına öykünür gibi, mırıldar gibi,yalanır gibi, bir kadıköy akşamında "buradan uzaklara" gidebilmeyi düşlemişizdir.

Kendim olabilmek için bunca bedel ödemişken, bu denli yol almışken başka başka birileri olamam ben. Para kazanmak için ruhumu satamam ben. Klişe olabilir ama net olay bu. Ötesi yok bunun. Evet ünlü markalarının ürünlerine sahip değilim. Pahalı nesnelerinin yönettiği içi boş, yapayalnız biri olmak için yaşamıyorum ben. Belki zengin olamadım. Şanslı olarak doğmadım. Ama ailemin güvenini kazandım. İyi biri oldum. Uslu bir pisi oldum. Kızınca tırnaklarını çıkarabilen bir pisi.

Bugün ilk kez bu denli yaklaştım ne olacağıma dair. Bana ahkam kesip eleştiren bir boş adamı yerin dibine soktum. Tabii anlamışsa =)

Bazen ne için ne yapıyorum deyip duruyorum. Bir çay içiyorum. Bankta oturuyorum. Tanımadığım birine el sallıyorum. Yeni bir kalem alıyorum. Beyaz bir defter yaprağını karalamalar yapıp çıkardığı sesi dinliyorum. Odama oda parfümü sıkıyorum. Geçen yasemin kokusu aldım. Odam bahar bahçesi gibi. Ferahlığı özlemişim.

Çocukların hayatlarına dokunuyorum. Göz kırpıyorum onlara. Başka bir evrenden gelmiş gibiyim gözlerinde. Özlüyorum çocukluk acılarımı bile. Ama artık daha mutlu olmam gerek. Küçük küçük biriktiriyorum mutlulukları daha çoğunda gözüm yok. Ben olabileyim yeter. Sevdiklerim olsun, süt olsun, hava serin ve güneşli olsun. Eylül gibi olsun. Yaşama sevinçli sandviçler olsun ^^

18 Eylül 2012 Salı

L'absente

Hikayeler var. Çocukluğumdaki yalnızlığı doldurucasına yazmam gereken hikayeler. Ya da bir hikaye kahramanı olmaya öykünür gibi hikaye yazmak var. Kelimelerin sıra sıra geldiği.

Midemle karın boşluğum arasında bana ağır gelen bir sancı var. Ağırlık. Kendime benzettiğim ve kendi kendimi tanıyamadığım dünyalarım ve karakterlerim.

Kedi der bana sevdiceğim. Pisidir hatta adım. Bir kedi kişiliğinde yaşıyorum aslında hayatı. Bahçede olmayı isterim şimdi. Ya da babamın haftasonu bizi götürdüğü piknğe gitmeyi isterim.

Salıncağım durur il ormanında. Orada gökyüzünü düşlerim. Hiç sahip olmadığım en yakın arkadaşımı düşlerim. Nasıldır ki acaba? Yalnızlığıma inat o boşluk hissini sallanırken içime dolan havayla doldururum. O hava beni ona ulaştırır belki.

O kadar yalnızdır ki mutsuzdur. O'nu aramaktır tek isteği. Taaa küçücükken bilir bir yerlerde olduğunu. Daha o zamandan ona aşıktır. Bisiklete binmek gibi , salıncakta sallanmak gibi. Balkon kapısı aralıkken perdeyi uçuşturan rüzgar gibi. Cır cır böceklerinin sesini duyabilmek gibi. Küçücük bir yerde koskocaman umutla yaşamak gibi.

Mevsimlere bölmeden, zamanda hapsolmadan, anne çorbası sıcaklığında.

Aşık bir kediyim aslında. Bir başka pisinin hayatını yaşayan. Kendi hayatını unutmuş, üzülmüş. Karanlıkta yönsüz yolsuz kanat çırpan ateş böceği gibi.

Aslında sadece bir kedi. Ne olduğu umurunda olan. Basit düşünemeyen bir kedi.

Ne bir sarman ne de cins kedi. Kendi basitliğince yaşamaya öykünmüş bir kedi. İçinde bomboş bir boşluk, umutsuz umarsızlık, gelecek kaygısı. Hepsi.

http://www.youtube.com/watch?v=9wIbylO24gE&feature=related

16 Eylül 2012 Pazar

Burgazada

Sait Faik hikayesi gibi esasında. Sahil, balık kokusu, deniz, semaverde çay. Temizliğin kokusu nasıl ki bir beyaz sabun kokusu anımsatması ise ada kokusu da deniz kokusu.

Fincan diye bir yere giitik bugün. Bostancı dolaylarında iken Eylül geldi ada yapalım kafası oluştu. Birden iskleye inip kendimi motorda buldum. Yanımda sevdicek tabii. Kilise'yi gördük ara sokaklarda dolanırken. Sait Faik 'in evini gördük.

Hayatımda ilk kez kendim meze seçip balık ısmarladım. Bugün bir parça daha mı büyüdüm ? Ada kedilerini izledim. Balıkçıların oraya tünemiş, martılarla yaşayan kedileri gördüm.

Başka dünyalar, evrenler mümkün. Acıkan bir bünyeye sahip olanlar, her daim yaşama sevinçli sandviçlere sahip olmalı.

Ne bileyim kirazdan küpe yapıp kulağımıza takar gibi acıları küpe yapmak lazım !

Rüzgar ser eserken sevgilinin omuz boşluğuyla boynu arasına koyuvermeli başını. Bir kedi kadar ürkek ve bir o kadar korunmasız.

Balık yiyebilmeli, deniz görebilmeli. Basitlikte mutlu olmayı öğrenmeli ( ben çok zaman yapamasam da )

İçsel sıkıntılar geçse. Hayat daha basit olsa. Yalnızca basit.

Rüzgar esiyor, karşımda deniz ve heybeli ada. Önümde börülce pilaki, patlıcan salatası, çoban salatam, palamut. Uzun zamandan sonra gelen rahatlık. Güneşe bakıp yarın olmayacakmış gibi yaşamayı dilemek.

Parmaklarımın arasında dumanını solumayı sevmeyip bir hobbit olmaya öykündüğüm "camel soft". O an ne mutluyuz. Gelecek mutluluklara göz kırparcasına,  umutlanırcasına...

Sahaf Kedisi

Kedi olmak ya da kedi gibi olmak apayrı benim için. Kedi sevimliliğinde yaşamak hayatı aslında. Tümden başına buyruk, tamamen mağrur.

Zaman izafi bir kavram. Evet. Zamanın birinde kedi olmak vardı ama. Tamamen sevgi kumkuması, ilgi manyağı, ilgi odağı, sahiplenici. Karasız, azıcık şapşal. Hepsinden az biraz. Sevimli olmak için bir şeyler yapmadan, en doğal haliyle...

Bazen bir sahaf kedisi olmak gelir içimden. Tozlu raflar arasından gelen kitapseveri kesip, paçalarına sürtünmek...

Gözlüklü, bilgiç bir sahaf kedisi gibi. Parlayan tüylerimi kitap kokan, tütün kokan, çay sıcaklığı kokan bir sahafta geçirmek. İçimde şehrin saydamlığın eser yok. Alabildiğine basit her şey.

Tekir ya da sarman fark etmez.