18 Eylül 2012 Salı

L'absente

Hikayeler var. Çocukluğumdaki yalnızlığı doldurucasına yazmam gereken hikayeler. Ya da bir hikaye kahramanı olmaya öykünür gibi hikaye yazmak var. Kelimelerin sıra sıra geldiği.

Midemle karın boşluğum arasında bana ağır gelen bir sancı var. Ağırlık. Kendime benzettiğim ve kendi kendimi tanıyamadığım dünyalarım ve karakterlerim.

Kedi der bana sevdiceğim. Pisidir hatta adım. Bir kedi kişiliğinde yaşıyorum aslında hayatı. Bahçede olmayı isterim şimdi. Ya da babamın haftasonu bizi götürdüğü piknğe gitmeyi isterim.

Salıncağım durur il ormanında. Orada gökyüzünü düşlerim. Hiç sahip olmadığım en yakın arkadaşımı düşlerim. Nasıldır ki acaba? Yalnızlığıma inat o boşluk hissini sallanırken içime dolan havayla doldururum. O hava beni ona ulaştırır belki.

O kadar yalnızdır ki mutsuzdur. O'nu aramaktır tek isteği. Taaa küçücükken bilir bir yerlerde olduğunu. Daha o zamandan ona aşıktır. Bisiklete binmek gibi , salıncakta sallanmak gibi. Balkon kapısı aralıkken perdeyi uçuşturan rüzgar gibi. Cır cır böceklerinin sesini duyabilmek gibi. Küçücük bir yerde koskocaman umutla yaşamak gibi.

Mevsimlere bölmeden, zamanda hapsolmadan, anne çorbası sıcaklığında.

Aşık bir kediyim aslında. Bir başka pisinin hayatını yaşayan. Kendi hayatını unutmuş, üzülmüş. Karanlıkta yönsüz yolsuz kanat çırpan ateş böceği gibi.

Aslında sadece bir kedi. Ne olduğu umurunda olan. Basit düşünemeyen bir kedi.

Ne bir sarman ne de cins kedi. Kendi basitliğince yaşamaya öykünmüş bir kedi. İçinde bomboş bir boşluk, umutsuz umarsızlık, gelecek kaygısı. Hepsi.

http://www.youtube.com/watch?v=9wIbylO24gE&feature=related

1 yorum:

  1. bir hikaye kahramanı olmaya öykünmek hikâye olmanın ta kendisidir. bir hikâyesiniz siz, yıllarca bitmeyecek... :j

    YanıtlaSil